30 Mart 2016 Çarşamba

Doğal Güzellik - Kadın/Sağlık/Şifa Üzerine



Merhaba kızlar,

Bugün google’da bir araştırma yapayım derken, başka sitelerde denk gelmediğim konuları barından bir siteye denk geldim. Araştırma yaptığım konu peynirler ile ilgiliydi. Birçok kimse peynir konusunda önemsiz davranabilir. Peynir lezzetlerini tek tek denemiş bir kişi olarak, kendime yakın hissettiğim, özellikle keçi sütü ile yapılmış peynirler ilgi alanımdır. Söylediğim gibi yaptığım araştırmalar sonucu güzel bir siteyle tanıştım.

Oradan aldığım püf noktalar ile bazı bilmediğim peynirlerin de anavatanını görmüş oldum. Sitede biraz dolaştım derken, biz kızlarla ilgili oldukça önemli bilgiler yer aldığını gördüm. Sanıyorum yazar kişi, tüm yazdıklarını tatbik etmiş gibi gözüküyor. Yazıları okuduğum zaman, konu içinde bir konu barındırıyor. Sanki siteye giren bir daha çıkmasın istiyor.
Buda bana bu satırları yazmam konusunda ilham verdi diyebilirim. Doğal Güzellik sloganı ile alanında bir numara gibi olacak bir site. Sanıyorum sitenin yayın tarihi bir hayli yeni. Hal böyle olsa bile içerikleri umut verici. Kolay kolay bir siteyi beğenmem ama bu site gerçekten çok hoş. Zayıflama konusundan tutun da sporcu içeceklerine kadar bütün bilgiler tatbik edilmiş. Kesinlikle okuduklarımda herhangi bir yanıltıcı içerik yok.


Şimdi okuyucularım bu sitede neresi? Diye aklında soru işaretli oluşturabilir. Sizler değerli vaktinizi bu satırları okumaya ayırdığınız için şimdiden teşekkür ediyorum. Beğendiğim site;

Dogalguzellik.net
more »

10 Mart 2015 Salı

Adet Sancısına Ne İyi Gelir?


 
Birçok kadının korkulu rüyası olan adet sancıları, birkaç şeye dikkat ettikten sonra hiç de zor değildir. Adet sancısı sizin kaderiniz değildir. Beslenme biçimi ve birkaç küçük değişiklikten sonra adet sancılarından sonsuza kadar kurtulabilirsiniz. Nasıl mı? Dr. Başak Güler’in açıklamalarını sizlerle paylaşıyoruz.

Adet sancısı

Şiddetli karın ağrısına bulantı, kusma, ishal, baş ağrısı, halsizlik ve yorgunluk gibi şikayetler de eklenince kadınların iş ve sosyal yaşamı da olumsuz etkileniyor. Kadınların regl ağrısına mahkum olmadıklarını söyleyen Liv Hospital Ankara Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Başak Güler ağrıyı hafifletmek için önerilerde bulunuyor.


Adet sancısına iyi gelen öneriler

Op. Dr. Başak Güler “Hangi tedavi yönteminin seçileceği konusunda mutlaka doktor tavsiyesi alınmalı. Kişiye özel planlama yapılmalı” diyor.

İyi beslenme ve bunun regl döneminde de sürdürülmesi ağrıyı azaltmada etkilidir. En az 2 ay az yağlı ve sebze ağırlıklı beslenenin, adet ağrısının azalmaya başladığı göreceksiniz.

Düzenli uyku, gerginliği azaltacağından ağrıyı kontrol etmede işe yarar
Günde 3 porsiyon süt ve süt ürünleri tüketin, hiç tüketmeyenlere göre daha az adet ağrısı yaşayacaksınız.

Hafif ağrılarda karnın alt kısmına sıcak su torbası ile sıcak uygulayın, rahatlama egzersizleri de yapabilirsiniz.

Şiddetli ağrılar ancak doktorun size tavsiye edeceği ilaçlar kullanılarak hafifletilebilir.

Doğum kontrol hapları da adet ağrısını belirgin şekilde azaltır; adetlerde düzen sağlar.

Nefes ve kasları güçlendirici egzersizler ağrıları kontrol eder. Ev ortamında yapılabilecek hafif egzersizler yapılabilir.

Ağrıyan bölgenin altına ritmik masaj uygulanırsa, ağrının algılanması azaltılabilir.

Vitamin takviyeleri adet döneminizin az ağrılı geçmesini sağlayabilir.
B vitaminlerinden özellikle B1 ve B6 alanlarda Balık yağı takviyesi (omega 3) alanlarda Adetten hemen önce ve adetin ilk üç günü E vitamini kullananlarda;

Adetten beş gün önce yüksek doz D vitamini alanlarda, Magnezyum takviyesi kullananlarda adet ağrısının belirgin düzeyde azaldığı yapılan çalışmalarda gösterilmiştir.
more »

6 Mart 2015 Cuma

Ruj Seçimi için 6 Püf Noktası


Ten rengi, ruj seçiminde en önemli noktalardan biridir. Ruj almaya karar verdiğinizde teninizde hiç de güzel durmayacak seçimler yapabilirsiniz. Ruj seçerken nelere dikkat etmelisiniz? İşte cevabı:
Rujların kutuları da kendileri de gözünüze çok sevimli görünür ve alışveriş yaparken kendinizi kaybedersiniz. Ancak burada önemli olan moda olan renkler değil, ten renginiz ile uyum gösteren tonlardır.
Ruj seçimi için tüyolar…
Açık tenli
Kırmızı ve açık pembe ruj, açık tenli kadınlar için çok iyi bir seçim olacaktır. Ruhunuzda cesurluk var ise turuncu renkteki ruj da sizde hiç fena durmayacaktır.
Koyu tenli
Koyu tenli bayanların ruj seçimi de her zaman kolay olmamaktadır. Kiraz tonları, çikolata ve altın renkleri koyu tenli bayanların ruj renkleri arasında yer alır.
Popüler ruj renkleri
Pembe, kahverengi ve kırmızı her zaman en çok tercih edilen ruj renklerindendir. Ancak popüler olan rengi kullanmak yanlış bir seçim olacaktır. Örneğin dudaklarınız çok ince ise kırmızı ruj kullanımından kaçının.
Dolgun dudaklar
Dolgun dudak merakı, hemen her kadında vardır. Ruj seçerken de dudaklarını dolgun gösterecek özellikte rujlar ararlar. Mat renklerin dudaklarınızı olduğundan daha dolgun gösterdiğini unutmayın.
Esmer tene kırmızı ruj
Kıpkırmızı rujun en çok yakıştığı ten rengi esmerdir. Hele bir de ruju doğru uygularsanız çok daha çekici olabilirsiniz. Ruju taşırmamaya özen gösterin ve dudak kenarına bulaşan fazlalıkları silmeyi unutmayın. En önemlisi de bir peçete ile rujun fazlalığını alarak sabitleyin.
Ruj seçimi yaparken denemekten kaçınmayın. Aynalar, size bu konuda gerekli cevabı verecektir. Başkasına çok yakışan bir ruj, siz de çok iyi duramayabileceği gibi, gözünüze hiç de güzel görünmeyen bir ruj, sizin ten renginiz ile çok iyi uyum sağlayabilir.
more »

16 Ocak 2015 Cuma

Karbonatlı Suyla Zayıflama Yöntemi ve Püf Noktaları


 
Karbonatlı su, ile zayıflanabildiğini duymuş muydunuz? Zayıflamaya yardımcı karbonatlı su, vücuttaki toksinleri atmanıza da yardımcı olur.
Karbonatlı su zayıflatır mı?

Metabolizma hızının insan sağlığı için ne kadar önemli olduğu bilinir. Kilo kontörlündeki önemi ise, yadsınamaz. Karbonatlı su içmekteki amaç vücudun asidik yapısını alkali hale getirmektir. Daha çok karbonhidrat ağırlıklı beslenen kişilerin vücudunda asit birikmesi gözlemlenir. Hem vücudu alkali hale getirecek hem de zayıflamanıza yardımcı olacaktır, karbonatlı su.
Zayıflatan kürün malzemeleri

Karbonat
Su

Karbonatlı su ile zayıflama kürü tarifi
1.5 litre suya bir çay kaşığı karbonat(sodium bicarbonate) eklenir. Sabahları aç karnına bu su tüketilir. Günün kalan kısmında ise 1.5 litre karbonatsız su içilerek kür sonlandırılır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta yemek aralarında su içmekten kaçınılmasıdır. Yemeklerden en az yarım saat önce ve yine yemek yedikten bir saat sonra su tüketebilirsiniz.

Sabahları aç karnına karbonatlı su tüketiminden sonra en az yarım saat kahvaltı yapılmaması da önemli bir kuraldır.
Zayıflama kürü, vücuttaki şişkinliği atmanızda ve kilo vermenizde doğrudan etkilidir. Tabii bunun yanında beslenmenize de özen göstermeyi unutmamalısınız. Çünkü sadece karbonatlı su vücudunuza girerek mucizeler yaratamaz. Ancak kilo vermenizde size yardımcı olabilir. Düzenli uygulayarak zayıflama kürü sayesinde ayda 3-4 kilo rahatlıkla verebilirsiniz.
Her şeyin fazlası zararlı olduğu bir gerçek. Bu kürü bir ay uyguladıktan sonra bir süre ara vererek arzunuza göre tekrar başlayabilirsiniz. Karbonatlı su tüketmek, sindirim sisteminizi hızlandıracak ve kısa sürede kabızlık sorununuzu da çözecektir.
Karbonatlı suyu içerken yadırgayabilirsiniz. Ancak zaman içerisinde suyun tadına alışacaksınız. Bütün bunlara rağmen karbonatlı su içtiğinizde vücudunuza bir rahatsızlık hissederseniz mutlaka tüketmekten vazgeçmelisiniz. Her vücut tipi farklıdır ve gösterdiği tepki de farklı olacaktır.
more »

6 Ekim 2014 Pazartesi

Ten Rengine Göre Ruj Seçimi Nasıl Yapılır?


 
Makyaj çantanızda en az bir tane ruj kesinlikle vardır. Ruj kullanmayı sevmiyorum, diyen bir kadına pek rastlamamışsınızdır. Araştırmalar göstermektedir ki, kadınların yüzde 60’ı ruj sürmeden evden çıkmamaktadır. O halde makyaj malzemelerinden en çok tercih edilir olan ruju doğru renkte seçiyor musunuz? Bu yazımızda size ten rengine göre ruj rengi seçme tüyoları vereceğiz.
Kumral saç ve buğday tene uygun ruj rengi

Kumral saç ve buğday tene sahip olanlar, ruj rengi seçiminde şanslı olan gruptandır. Çünkü birçok ruj rengi kendilerine yakışmaktadır. Bu nedenle de, seçenekleri çok daha fazladır. Sadece dişleriniz çok beyaz değilse, koyu kahverengi ruj seçiminden mutlaka kaçınmanız gerekir. Pembe ve nüde renkleri buğday tenler için çok şık bir seçim olacaktır. Nude tonları seksi bir hava yakalamanızı sağlarken, pembe zarif bir bayan olmanıza yardımcı olacaktır. Tatil dönüşlerinde sahip olduğunuz bronz tenle ise, şeftali tonundaki bir ruj çekiciliğinizi ön plana çıkaracaktır. Sıcak toprak tonları, günlük makyajınız için ideal olurken, parti gibi özel günlerde de altın rengi rujlar hiç de abartılı durmayacaktır.

Kızıl saç ve beyaz tene uygun ruj rengi

Beyaz ten ve kızıl saçlara sahipseniz, yeterince iddialı görünüyorsunuz demektir. Sadece parlatıcı kullanmanız sizin için yeterli gelecektir. Ancak renk seviyorsanız, o zaman da portakal ve karamel tonlarındaki ruj renklerinden seçmenizi öneriyoruz. Kırmızı ruj da kullanabilirsiniz. Ancak biraz riskli bir tercih olacaktır. Çünkü kıpkırmızı bir ruj bembeyaz teninizi soluk gösterecektir. Kahveye yakın kırmızılar, kırmızı ruj isteyenlere yakışacaktır.

Sarı saç ve açık tene uygun ruj rengi
Sarı saç ve açık tenli bayanlar, zaten yeterince dikkatleri üzerine çekmektedir. Bu yüzden makyaj yaparken renklerin ayrı bir önemi vardır. Pastel tonlarındaki ruj renkleri, sarışın bayanlar için çok iyi bir seçim olacaktır. Ama daha da iddialı olmak istiyorsanız kırmızı renkli ruj sizin için biçilmiş kaftan olacaktır. Akşam saatlerinde de çok daha iddialı olmanızda hiçbir sakınca bulunmamaktadır.

Siyah saç ve esmer tene uygun ruj rengi


Esmer tenlere günlük hayatta en çok yakışan renktir, pembe. Pembe ruj, esmer tenli ve siyah saçlı bayanların en önemli makyaj malzemelerinden biri olmalıdır. Bunun dışında, esmerler de ruj seçiminde şanslı gruptandır. Çünkü renk yelpazeleri yine çok geniştir. Mürdüm, kahverengi, kırmızı ve daha birçok renk sizin ruj renginiz olabilir. Tek dikkat etmeniz gereken nokta ise, çok açık renklerdeki pembe rujlardan kaçınmak ve pembenin abartılı ışıltılı rujlarından ise tamamen uzak durmaktır.
En güzel ruj renkleri
more »

30 Haziran 2014 Pazartesi

Verrutol Siğil İlacı Kullanarak Siğillerden Kurtulun


 Verrutol siğil ilacı içeriğinde florourasil oranı %5, salisilik asit %10 asitleri bulundurur. Solüsyon olarak 15 g dır. Verrutol kullanarak inatçı bütün siğilleri ortadan kaldırabilirsiniz. Deneyen herkesin kesinlikle sonuç aldığı verrutol düzenli kullanıldığı zaman %100 sonuç alınabilir. Vücudunuzun neresinde çıkarsa çıksın her tarafta rahatlıkla kullanabileceğiniz asit oranı normal olan bir ilaçtır demek doğru olacaktır.

Bazı siğil ilaçları asit açısından oldukça yoğun olduğu için etkisinden ziyade kullanılamıyor oluşu ile birlikte pek bir yarar sağlamaz. Bunun yerine bizim tavsiyemiz normal dozlarda olan, kesinlikle işe yarayan ilaç Verrutoldur.

Verrutol günde iki defa sabah ve akşam olmak üzere kullanılır. Verrutolu içinden çıkan küçük fırça ile de sürebilirsiniz. Ancak süreceğiniz bölgeye bağlı olmak şartıyla.

Çünkü sadece siğilin üzerine sürmeniz gerekiyor. Aksi durumda kızarma ve yanma gibi sorunlar meydana gelebilir. Eğer siğiliniz oldukça küçükse önerimiz kibrit çöpü ya da kürdan olacaktır.

Bu şekilde herhangi bir sorun ile karşılaşmayacağınızı düşünüyoruz. Sadece siğilin üzerine gelirse herhangi bir acı hissetmezsiniz. Ancak deri ile temas etmesi halinde yine pek fazla zararı dokunmaz.

Son olarak verrutolun fiyatı da pek fazla bir şey değil. Diğer ilaçlara göre oldukça makul olan fiyatını güncel olarak on tl civarındadır.

Verrutolu kullanıp yan etkisini gören olmasa bile yine doktor kontrolü ile almanızda fayda vardır. Kızarma ya da herhangi bir durum zamanla geçmektedir.

more »

26 Haziran 2014 Perşembe

Size Özel Güzellik Sırları


 
Birçok konuda fikrimiz vardır; ancak, bilgimiz yoktur. Cilt bakımı da, hepimizin bir şeyler bildiği ancak yeterli belki de fazlaca yanlışlar yaptığımız konulardan biridir. Kulaktan dolma süregelen bilgilerin doğruluğunu hep birlikte irdeleyelim.

Selülit, çok kahve içenlerin hastalığı mıdır? Güneş, sivilcelere iyi gelir mi?  Bilgilerinizi gözden geçirmeye, güzellik mitlerini gerçeklerle yüzleştirmeye ne dersin?

Bakalım doğruları ne kadar biliyorsunuz?
1- Kükürtlü sabun ile sivilcelerinizden kurtulun.
Bu sabunlar düzenli kullanıldığında bazik etkisi ile sivilce iltihaplarını kurutabiliyor, fakat sonrasında uygun bir nemlendirici kullanmak şart! Ayrıca bir kez kullanmak veya ara ara kullanmak da sonuç vermiyor.

2-Selülitler sadece fazla kilosu olanların sorunu değildir.
Selülit, bir dolaşım problemi… Bu yüzden zayıf-şişman herkesin karşılaşılabileceği bir sorun. Kilolu insanların selülitle daha sık karşılaşmalarının sebebi ise fazla kilolarından dolayı yaşadıkları dolaşım sorunu… Tabii bunun yanında genetik nedenler, kahve, kola tüketimi, doğum kontrol hapları, hareketsizlik de bu sorunu tetikliyor.

3- Selülitlerinizin düşmanı kola ve kahvedir.
Kola ve kahve gibi kafein oranı yüksek gıdalar, selülit oluşumunu tetikliyor!

4- Çatlaklarınızın baş düşmanı hızlı kilo alıp vermektir.
Bir zayıflayıp bir şişmanladığımızda vücut dengemiz hızlı bir şekilde bozuluyor. Cildimiz yeterince elastik davranış gösteremediğinde de çatlaklar oluşuyor.

5- Sabun cildinizin ph’ını bozarak kurutur.
Sabun içeriği itibariyle bazik bir ürün. Bu yüzden de ciltte kurumalara ve gerilmelere sebep olabiliyor.

6- Fondöten sürmek sivilcelerinizi arttırır.
Sivilcelerin iyileşebilmesi için hava ile temas etmesi gerekiyor. Fondöten içeriği yönüyle yağ bazlı bir kozmetik ve cildin hava ile temasını önlüyor. Ayrıca sürme anında sivilce iltihabının dağılmasına da sebep olabiliyor. Bu yüzden fondöten kullanıldığında sivilcelerin artması mümkün.

7- Sık sık banyo yapmanın cildinizi kuruttuğunu unutmayın.
Cildimiz asidik bir yapıya sahip. Sabun ve duş jeli gibi ürünler, cildimizi bazik seviyeye getiriyor ve bu da kurumalara sebep olabiliyor. Dolayısıyla duştan sonra mutlaka vücudu kremlerle nemlendirmek gerekiyor.

8- Yüzüstü yatmak cildinizin çok erken kırışmasına yol açar.
Nasıl ki aynı hareketi ve mimiği sürekli tekrarlamak o bölgenin daha hızlı kırışmasına sebep oluyorsa, sürekli yüzüstü yatmak da belirli bölgelerin daha hızlı kırışmasına sebep olabiliyor.

9- Yağlı ciltlerin de nemlendiriciye ihtiyacı vardır.
Nemsiz kuruluk ve yağsız kuruluk durumları ayrı kavramlar. Yağlı cilde sahip kişilerin de ciltlerini nemlendirmeleri, ancak su bazlı nemlendiricileri tercih etmeleri gerekiyor.

10- Ağda yaptıktan sonra sakın güneşe çıkmayın.
Ağda uygulaması özellikle yüz bölgesinde hassasiyet yaratıyor ve bu durum bazen lekelenmelere ve alerjik reaksiyonlara sebep olabiliyor. Bu yüzden ağda sonrası güneşe çıkmamak, çıkılacaksa da mutlaka koruyucu ürün uygulamak gerekiyor.

11-Tüyleri jilet ile almak sanıldığı gibi tüyleri kalınlaştırmaz.

Tüyleri jiletle almak kalınlaşmaya neden olmuyor. Sadece tıraş edilmiş kılın çıkarken ucu daha keskin olduğundan kalınmış imajı veriyor.

12- Pudra sürerek sivilcelerinizden kurtulamazsınız.
Pudranın sivilceyi kuruttuğu gözlense de, cildin hava almasını engellediği ve uzun vadede daha fazla sivilce oluşumuna sebep olduğu da bir gerçek.

13-Bacak bacak üstüne atarak oturmak çatlakların oluşmasına neden olmaz.
Vücuttaki çatlaklar ani kilo alıp vermekten kaynaklanıyor. Bacak bacak üzerine atarak oturmak çatlak problemine sebep olmuyor, ancak dolaşım engellendiğinden bacaklarda dolaşım sorunu yaratabiliyor.

14- Dikkat! UV korumaları içeren makyaj ürünleri kullanırken güneş kremi kullanmanız gerekmiyor.
Eğer ürünün içindeki “titanyum di oksit” oranı yeterli ölçüdeyse, ekstra güneş korumasına gerek yok. Ama normal ürünlerde olduğu gibi tekrarı mutlaka gerekli.
more »

16 Haziran 2014 Pazartesi

Güneş Lekeleri İçin Maskeler


Son zamanlarda hepimizin kabusudur, güneş lekeleri. Güneşin zararlı ışınları ciltte lekelenmelere sebep oluyor ve işin kötü tarafı üzerinden ne kadar çok zaman geçerse o kadar da lekelerden kurtulmak zor oluyor.
Cilt lekeleri pek çok kadının hayatını kabusa çevirebilir. Güneşe korunmasız çıkmak, güneşin en tepede olduğu zamanlarda bronzlaşmak için uzanmak lekelerin oluşumundaki en büyük etken. Ki artık şehir içinde normal zamanda bile korunmasız olarak dışarı çıkmayı hiçbir doktor önermiyor. Yaz tatiline gitmeden önce lekeler için yapacaklarınızı yapın, gerekli bakımları uygulayın ama güneşe çıkarken yine de tedbiri elden bırakmayın.
Biraz dikkat ve özen göstererek güneş lekelerinden rahatlıkla kurtulabilirsiniz.
Elma Sirkesi :
Aynı miktarlarda Su ve Elma sirkesini bir kapta kaynatın. Daha sonra bu karışım ile yüzünüze buhar banyosu yapın. Ayrıca gene aynı miktarlarda su ve elma sirkesini ile yüzünüzü 3-4 günde bir silerek de cilt lekelerinizden kurtulabilirsiniz.
Anason Tohumu :
Anason tohumları bir kaba konarak üstünü kapatıncaya kadar su eklenir ve kaynatılır. Tohumlar süzülerek atılır ve elde edilen su soğuduktan sonra cilde masaj yapılarak sürülmesi haline cilt lekelerin önlenmesi ve canlılık kazanması sağlanır.
Arpa Unu :
Arpa unu hamur haline getirilerek yüze maske halinde sürülür ve 2 saat süresince bekletilir. Bu işlem sonucunda yüzdeki lekeler yok olur.
Aşk Otu :
Aşk otu kökü kaynatılarak elde edilen sıvı, yüzdeki lekeleri yok eder.
Biberiye :
Biberiye, merhem haline getirilerek vücuda sürülerse cildi güzelleştirir, kırışıklıkları giderir. 2 gram kurutulmuş biberiye yaprağı ve çiçeği bir tas içinde 20 dakika kaynatılarak, vücut yıkandığında güzelleştirir, pürüzsüz hale getirir.
Bu uygulamaları akşamları yapmaya özen gösterin ve mutlaka güneşe çıkmadan önce güneş koruyucu kremler kullanmayı ihmal etmeyin.
more »

6 Haziran 2014 Cuma

Diş İpinin Faydaları


Üstelik yapılan bu temizliğin yeterli olmadığını, hatta diş etlerimize zarar verdiğimizi bile bile bu alışkanlığımızdan bir türlü vazgeçmeyiz.
Hâlbuki diş sağlığımız açısından diş ipi çok önemli olmasına rağmen, kendimizce çeşitli bahaneler üreterek ya hiç kullanmayız ya da çok az kullanırız.
Kaldı ki, dişleri birbirine çok yakın olanların diş ipini özellikle kullanmaları gerekmektedir; çünkü diş araları, gerek kürdanla gerekse fırçayla tam olarak temizlenememektedir. Bunun da dişlerde plak oluşumuna, bu plakların da ağız kokusuna sebebiyet verdiğini ve ayrıca çürümelere de yol açtığını bilmeyenimiz yoktur.

Diş ipi kullanın
Öyleyse ne yapıyoruz? Diş sağlığımız için fırça gibi, diş ipi kullanımını da alışkanlık hâline getirmeye özen gösteriyoruz.
Diş sıkması, diş eti rahatsızlıkları gibi durumlarda da mutlaka doktor kontrolünde olunmalıdır.

Diş ipi nasıl kullanılır?
Yaklaşık 15-20 cm uzunluğunda bir diş ipi alarak uç kısımlarını her iki elinizin orta parmağının uçlarının çevresine sarın. Her iki elinizde de baş ve işaret parmağınızı kullanarak yaklaşık 2,5 - 5 cm'lik bir kısmı tutun ve baş parmaklarınızın yardımıyla üst dişlerin arasına yerleştirin.

Diş ipinin bir kısmını (yaklaşık 2,5 - 5 cm) parmaklarınız arasında gergin bir şekilde tutarak ve işaret parmağınızı kullanarak iki alt dişin arasındaki temas yüzeylerine sokun.

Diş ipini dişler arasında zigzag şeklinde yavaşça hareket ettirin. DİŞ İPİNİ DİŞ ETLERİNİZE UYGULAMAYIN. Diş etleriniz zarar görebilir. Diş ipini tüm diş boyunca uygulayın.

Yukarı ve aşağı hareket uygulayarak diş ipini yeniden diş yüzeyine ve diş eti çizgisinin altına uygulayın.
more »

18 Mayıs 2014 Pazar

Doğru Ruj Sürme Teknikleri


Kadınların vazgeçilmezlerinden olan rujların doğru tonlarda seçilmesinin önemi kadar, doğru kullanılması da çok önemlidir. Birkaç noktaya dikkat ederek rujunuzu sürerseniz rujunuz çok daha fazla kalıcı olacaktır. İhtiyacınız olan iki makyaj malzemesi; ruj ve rujla aynı tonlardaki dudak kalemi…

Dudak kenarlarınızdaki ruj kalıntıları

Renkli kalemlerle yapılan bazı yerlerdeki renklendirmeler, kreşteki çocukların resim dersinde yapılsaydı, komik olabilirdi. Ancak ruj ile yapacağız makyajın, 5 yaşında bir çocuğun yaptığı makyaj gibi durmasını istemiyorsanız, ruj fırçası kullanmanızı öneririz. Rujunuzu fırça ile ince bir tabaka olarak sürdüğünüzde, makyajınız daha güzel duracaktır. Fazla gelen boyayı, dudaklarınızdan taşan kısımları hafifçe mendille silebilirsiniz.

Dudaklarınızı dudak kalemiyle çevreleyin

Dudak kalemi hiçbir zaman belirgin olmamalı... Doğal dudak renginizi kaybetmeyecek şekilde gölgelendirme yapabilirsiniz. Rujla değil de dudağınızı çevreleyecek hafif bir kalem ile dudaklarınızı belirginleştirebilirsiniz.

Dudak üstü bölgenize dikkat!

Dudağınızın üzerinde olan tüyler hiç de hoş görünmez. Bıyık bölgenizi nemlendirin ve sonrasında istenmeyen tüylerden kurtulun. Böylece oluşacak kızarıklığın önüne geçmiş olursunuz.

Dudaklarınız çatladıysa

Ölü deriyi atmak için dudaklarınızı nemli bir havlu ya da yumuşak bir diş fırçasıyla nazikçe ovalayın. Rujunuzu sürmeden önce krem kullanın ve dudaklarınızın kremi emmesini bekleyin. Gün boyunca dudaklarınızı nemli tutmak için ya parlatıcı kullanın ya da rujunuzu dağıtmayacak şekilde kreminizi sürün.

Doğal makyaj

İşte altın kural! Diğer detayların dışında, doğru bir ruj, gündüz yapacağınız bir makyaj için mükemmel görünmenizi sağlar. Eğer dudağınızda deneyemiyorsanız, rujunuzu parmağınızda test edebilirsiniz. Nasıl bir şey alacağınız konusunda kararsızsanız, dudaklarınızı belirginleştirecek renkleri seçin.

Dişlerinizdeki ruj izlerini unutmayın

Rujunuzu sürerken, ağzınızı kapalı tutun. Dişlerinizin de boyanmasına gerek yok ve tabii ki dişlerinizdeki ruj lekelerini silme zahmetine girmenize.
more »

3 Mayıs 2014 Cumartesi

Cildinize Her Gece Maden Suyu


Elinizin altında, buzdolabında bulunan maden suyunun cildinizi besleyip onaracağını hiç düşünmüş müydünüz? Maden suyunu evinizde bulundurmayı hiç ihmal etmeyin. Çok basit ve etkili olan bu mineralli su kısa sürede vazgeçemeyeceğiniz güzellik iksirleriniz arasında bulunacaktır.

İhtiyacınız olan tek şey

Çok fazla mineral içerdiği için insanlar onu içiyor. Ama maden suyunu yüzünüze püskürtürseniz cildinizin  canlanacağı ve sıkılaşacağını göreceksiniz. Püskürtmeli tonik şişelerinizi atmayın. İçini iyice yıkayın  maden  suyu doldurun.

Deriyi canlandırmak için her akşam  önce cildi temizleyin. Sonra maden suyunu hafifçe  sıkın. Mineraller cilt tarafından emilsin diye iyice kurumadan yatmayın. Özellikle gözenek sorunu yaşayanlar için düzenli kullanımda yararlı.

İskandinav kadınları

Birçok  kozmetik ürününde maden suyu kullanıldığını unutmayın.  İskandinav kadınlarının ciltlerinin güzelliğinin nedeni bu uygulama..  Kuzey kadınlarının sürekli kullandıkları maden sularında güzelliklerinin sırrı saklı.  Bu arada  buzdolabında tutmayı ihmal etmeyin.
more »

14 Şubat 2014 Cuma

ELİF ŞAFAK / BABA VE PİÇ


Elif Şafak'ın en bilinen eserlerinden biri olan Baba ve Piç'in okuyucuya ne vadettiğini ve ne verebildiğini irdelemeden önce, romanın okuyucuya ne vermesi gerektiği ya da diğer bir şekilde söylersek, okuyucunun romandan ne beklediği sorusuna değinelim.

Öğretici, sürükleyici, gerçekçi ya da gerçek ötesi ise de etkileyici olması halinde okuyucuyu cezbedebilecek bir roman, doğal olarak bunların hepsini birden veremeyebilir. Önemli olan, ne amaçla yazıldığı ve neyi vermeye çalıştığıdır. Bir roman, en genel hatlarıyla söylersek, tarihsel ya da toplumsal gerçekliği verebilir ki, öyküsü kurgusal olabileceği gibi, gerçeğe tamamen de sadık kalabilir. Fakat gerçek olduğu inancını, gerek mekân ve kişi betimlemeleriyle ve gerekse öykünün içeriği ve olayların gelişimiyle okuyucuda muhakkak uyandırabilmelidir. Bunun en iyi örnekleri de klasik edebiyatta fazlaca mevcuttur. Gerçek ötesi romanlarda ise, yazarın olaylar ve karakterler konusunda daha esnek olduğu söylenebilir. Yalnız, burada araya girmekte fayda var: "Gerçek ötesi" kavramından kasıt, olaylarda gerçekliğin basitleştirilmesi değil, hayal gücünün zorlanmasıdır ki, bu da fantastik romanın temellerini oluşturan bir anlayıştır.
 

Gerçekçi roman Baba ve Piç

Elif Şafak'ın Baba ve Piç'i klasik anlatımla kaleme alınmış gerçekçi bir romandır. Peki, satırlarda hangi gerçeklik yatmaktadır. Kitabın isminden yola çıkarsak, toplumsal gerçeklikten kesitler sunduğu sonucuna varılabilir. Öte yandan, üzerinden neredeyse yüz yıl geçmiş olan Ermeni sorununa o ya da bu sebeple değinildiği dikkate alınırsa, tarihsel gerçeklikten bir şeyler bulunacağı inancına kapılmak da doğaldır.

Basit bölümler

Öykünün inandırıcılığını zedeleyen, dolayısıyla eseri yavanlaştıran sahnelere Baba ve Piç romanında bolca rastlandığı söylenirse, yanlış olmaz. Bunları örneklendirmek gerekirse;

1-Kürtaj olmaya giden Zeliha'nın muayenehanedeki sekreterle diyaloğunda, sekreterin ciddiyetsiz ve haddini aşan cinsten üslubu.

"Nasıl bağırdığınızın farkında mısınız kuzum? Feciydi! Felaketti!"

"Sokaktan geçenler sizi boğazladığımızı filan sanmışlardır herhalde..."

"Siz öyle avaz avaz bağırırken... ...Terbiyesiz terbiyesiz laflar..."

2-Zeliha'nın Allah inancını yitirmesinin sebebi... Bu sebep, evlerine gelen temizlikçinin kızıyla kan kardeşi olduktan sonra, yine aynı kızın bir de ablasıyla kan kardeş olduğunu öğrenmesi ve bir gün de bir daha görüşmemek üzere çekip gitmesiyle sarsılıyor. Gerçekten etkileyici ve inandırıcı bir sebep!

3-Armanuş ve babası telefonda konuşurken, babanın ikide bir anılara dalması(hiçbir çağrışımı olmadan hafızaya üşüşen anılar) ve bu anıların sayfalarca uzayıp, telefondaki sessizliğin de yine inandırıcı bir tepkiye meydan bırakmadan uzaması... Böylesi sahnelere genellikle dizi-filmlerde rastlıyoruz.

4-Armanuş'un, diğer bir adıyla Amy'nin ta Amerika'dan sudan bir sebeple İstanbul'a gelmesi. Bu madde üzerinde ayrıntılı durman gerekebilir; çünkü romanın kurgusu bu olay etrafında şekillenmekte ve gerçeklikten uzak tüm ara bölümler de burada gerçekleşmektedir. Baba tarafı Ermeni olan Armanuş, sırf kendi kökünü daha iyi benimseyebilmek hevesiyle İstanbul'a bir ziyarete karar verir ve bu ziyaret de Türk olan üvey babasının yirmi yıldır görüşmediği ailesinin evine gerçekleştirilecektir. Ne var ki, bu ziyaretten ailesinin haberi olmayacaktır. Üvey babasının ailesine bir mektup gönderip geleceğini yazar ve yolculuk başlar. Adres nasıl alınmıştır, belli değil. İstanbul'daki ailenin şaşkınlığı söz konusu değil. Ziyaretin mantıklı ve sağlam bir sebebi de zaten mevcut değil. Dahası, Armanuş'un İstanbul'daki o evde herhangi bir yabancılığı da göze batmıyor. Yazar, bunun mantıklı bir yönü bulunduğundan kendi de şüpheye düşmüş olmalı ki, Armanuş'a geçmişten basit bir olayı hatırlatıp, bir an korkuya kapılmasını, sonra da hemen unutmasını sağlıyor ve olayı çözüveriyor!

Bunun gibi olaylar uzatılabilir.

Gereksiz bölümler

Modern edebiyatta ayrıntılı mekân betimlemelerine, uzatılmış ve gereksiz bölümlere pek rastlayamıyoruz. Baba ve Piç modern edebiyata uygun olduğu iddiasında değilse de, modern dönemin edebiyatı olarak incelenirse, bu konuda epey cömert davranmış. Öyküye hiçbir şey katmadığı gibi, okuyucu sıkan ikişer üçer sayfalık öykücüklerden-anıcıklardan geçilmiyor roman. Hemen örneklendirelim;

1-Evde geçmişten bugüne yaşayan kedilerin soyağacı ve öyküleri...

2-Ailenin uzak-yakın bağlantılı tüm erkeklerinin ölümünün ayrıntılı öyküleri...

3-Armanuş'un randevu yeri ve randevuda ne yiyip içtikleri, yemeklerin hangi ressamın hangi tablosuna benzediği. (Bu randevunun bir önemi olmadığı gibi, randevudaki erkeğe de bir daha rastlamıyoruz.)

4-Asya'nın takıldığı kafenin ve kafedeki arkadaşlarının her türlü ayrıntısı...

Bunlar öykünün bütünüyle ilgili hemen hiçbir bağlantı oluşturmuyor. Örneğin, kafenin dış dünyanın yoğunluğundan kendini dışlamış durağan havasından bahsediliyor ama bunun için duvardaki her resmin her bir ayrıntısından bahsedilmesinin gereği nedir?

Karakterler

İlk bölümde tanıştığımız Zeliha güçlü ve farklı bir karakter olabilecekken, öykünün devamında ortalıkta pek görünmez. Onun yerini Asya-Armanuş ikilisi alır ki, en iyi işlenmiş kişiler de yine bunlardır. Fakat bu işleyiş, kişiliklerine yeterince ayrıntılı yansımaz. Birisi dünyada anlam bulamayan, mutsuz bir "nihilist"; diğeri güzel ve eğitimli bir genç kız. Fakat onun da yeterince iyi işlenemediği, İstanbul'a gelişinin anlamsızlığı ve orada hiçbir şey yapmadığı halde bir hafta kadar kalışıyla karşılık bulmuştur.

Diğer karakterlerse, hemen hemen hiç görünmez. Ortalıkta birkaç teyze var ama falcılıkla uğraşan Banu Teyze hariç diğerleri birer hayalettir.

Tema

Kitabın ana teması nedir? Asya'nın babasını arayışı mı? Öyle bir çabaya ve meraka hiçbir sayfada rastlamayız. Ermeni sorunu mu? Buna 15-20 sayfa kadar yer verilmiştir; üstelik bir cinin ağzından. (248-267) Burası fantastik ve sıra dışıdır. Ne yazık ki, burada tarihsel bilgiden ziyade kısa ve basit bir kurgu vardır: Bir Ermeni'nin evinden alınıp görülüşü... Pek çok Ermeni'nin sağa sola sürülüşü... Eğer kitabın teması Ermeni sorunuysa, romanın yirmi sayfayı geçmeyen kısa bir öykü olması gerekmez miydi?

Tarih

Daha önemlisi, Türk hükûmetinin tüm arşivlerin açılması önerisine karşılık Ermeni tarafının bunu reddettiği bir ortamda hâlâ bir soykırımdan bahsetmenin, bunu irdelemenin ve gerçekliğe dayandırılmamış, belgelerle ilgisi olmayan bir kurgu yapmanın sebebi nedir?

Kısa kısa...

1-İkide bir araya İngilizce-Türkçe şarkı sıkıştırmak,

2-Ermenice cümleleri araya serpiştirip, sayfanın aşağısında Türkçe karşılıklarına yer vermek nedendir? Bunların öyküye renk kattığı mı düşünülmektedir?

3-İstanbul betimlemesi yapıldığı düşünülüp de bir seyyar satıcının ya da bir grup taraftarın(s. 385-389) sayfalarca uzayan anlatımları romana ne vermektedir.

4-Bir betimlemeden sonra bir de açıklamasını yapmaya kalkmak, anlatımı yavaşlatmamakta mıdır? "...mesela arka camda yuvarlanan boş bira kutularını. Anlaşılan taksidekiler daha bu saatte kafayı bulmuştu." (s. 388)

Dil

Gayet akıcı, basit bir dille kaleme alınmış olan öyküye Türkçe karşılıkları yerine gereksiz bir yağın kelimenin serpiştirilmesi nedendir? (Tecessüm, galiz, satıh, mutena, sarih, munis, müziç, meyyal...) Dile fazlaca yerleşmiş kelimelerin Türkçe kökenli olmasa da kullanılması ya da cümlenin akıcılığını bozmaması için tercih edilmesi doğaldır. Fakat gereksiz yere fazlaca kullanılması nedendir? Elif Şakaf kelime bilgisini ispat peşinde olamayacağına göre, okuyucuya kelime öğretmek mi istemektedir? Peki, yazarın böyle bir görevi var mıdır? Öyküye renk ve canlılık katması açısından farklı üslupların ve kelimelerin araya serpiştirilmesi gerekli olabilir, fakat bunun için yazarın uygun bir karakter seçip, bu görevi ona yüklemesi daha uygun olmaz mı?

Ayrıca, sayfa 28'de geçen "... pek bir mahsur görmemişti zamanla." cümlesinde geçen "mahsur" kelimesi yerine, sakınca anlamına gelen "mahzur" kullanılmalı değil midir!

Basitlikte doz artışı ve tesadüfler

Bir öyküyü basitleştirmenin en kolay yolu, olmayacak rastlantılara yer verilmesidir. Peki, Baba ve Piç'te nedir bu rastlantı? Öyküdeki Ermeni ailesi ile Türk ailesinin bir şekilde akraba çıkarılması! Zaten başka türlüsü de düşünülemez. Bunu bir tarafa geçelim ve bir diğer soruna eğilelim: "Baba" kimdir? Öyküde her ne kadar bu sorunun cevabı aranmıyorsa da, biz yine de buluyoruz! Meğer Zeliha'nın çocuğu, kendi öz kardeşindenmiş. Yani Asya'nın babası, öz dayısı, Armanuş'un üvey babası, Amerika'da yaşayan Mustafa imiş! Peki neden, nasıl, ne sebeple? Böylesi durumlar toplumda yok değil ve elbette romanlarda da işlenmekte. Yalnız, bu ensest ilişkinin öncesi ve psikolojisi çok iyi irdelenmeli, okuyucu buna hazırlanmalı. Oysa söz konusu romanda böylesi hassas bir durum, Mustafa'nın tek erkek evlat olarak hem ilgi görmesi hem baskı altında olması, dışarıdaki kayıp kimliği, kimlik çatışması ve biraz da Zeliha'nın kışkırtmaları, alaylarına bağlanmıştır. Mantıksız değil, ama çok yetersiz. 400 sayfalık romanda Mustafa diye birini hemen hiç tanımıyoruz bile. Yazar, bu işi kitabın sonuna birkaç sayfa iliştirerek halletmeye çalışmış.

Bir de Mustafa'nın âdeta ölümden kaçarcasına Türkiye'ye 20 yıl gelmeyip de sırf gittiği gibi gelebilecek olan Armanuş'u almak üzere İstanbul'a yolculuğa razı olmasının sebebi nedir? Değil bir ziyaret, aramaya bile tenezzül etmediği ailesine bu şekilde dönmesi inandırıcı mıdır? Bunu Armanuş'un annesinin kuruntuya kapılıp da olayı "rehin" olarak algılamasına bağlamak yeterli ve mantıklı mıdır? İstanbul'da ablası tarafından aşureyle zehirlenip öldürülmesi, üstelik zehirleneceğini bile bile aşureyi yemesi inandırıcı mıdır? Ölüme bilerek giden Mustafa'nın ve ölüme gönderen Banu Teyze'nin ruh durumları yeterince irdelenmiş midir?

Son not

Örneklerine klasik edebiyatta rastladığımız "özetleme yöntemi", Cicianne ve Şuşan karakterinin anlatımında da göze çarpıyor. Aynı şekilde diğer pek çok karakterde de, özellikle teyzelerin işlenişinde özetlemelerden yararlanıldığını ve bunun da karakterleri aydınlatmak şöyle dursun, üstelik okuyucuyu sıktığını söyleyebiliriz. "Sahneleştirme yöntemi" ile ya da "Gösterme yöntemi" ile ya da benzeri bir teknikle modern edebiyata daha çok yaklaşılabilir ve söz konusu karakterler daha canlı tutulamaz, böylece okuyucuya daha sıcak gelmesi sağlanamaz mıydı?

Son söz olarak söylenebilir ki, romanın en güzel yüzü, ön kapağın iç kısmındaki Elif Şafak fotoğrafı değilse nedir!
 
Daha fazla kitap için: http://www.fiskosta.com/konular/edebiyat
more »

25 Ocak 2014 Cumartesi

Doğal Saç Bakım Maskesi


Sizlerle bu hafta

Suna Dumankaya’nın mucizevi doğal saç bakım maskesini paylaşıyoruz.

Öncelikle hangi malzemelere ihtiyacımız olduğuna göz atalım:

1 yemek kaşığı zeytinyağı

1 tatlı kaşığı kuru maya

1 tatlı kaşığı elma sirkesi

1 yumurta sarısı

Peki, uygulamayı nasıl yapıyoruz? Hemen anlatıyoruz…

Tüm malzemeleri karıştırıp krem kıvamına getiriyoruz. Saç diplerimizden başlayarak uçlarına doğru masaj yapılarak sürüyoruz. Streç film sarıp en az 1-2 saat bekletiyoruz. Daha sonra, saçlarımızı bitkisel bir şampuanla yıkıyoruz. Haftada 1 defa uygulamanızı öneriyoruz. Zaten 1 ayda etkisi görülecektir. Saçlarınız parlayacak, canlanacak ve dökülmeleriniz duracaktır. İstikrarlı kullanmanız, daha iyi sonuç almanızı sağlayacaktır.
more »

11 Ekim 2013 Cuma

Obezite ve Kemik Erimesi


Gelişen ve gelişme yolundaki ülkelerin ciddi sağlık sorunlarından birisinin de obezite olduğu bilinen bir gerçektir.

Obezite, genel anlamıyla bedendeki yağ kütlesi oranının yağsız kütleye nispetle aşırı artması neticesinde boy uzunluğunun vücut ağırlığına göre normal düzeyden fazla olması şeklinde tanımlanmaktadır.

Peki, fazla kiloların kemik erimesine(osteoporoz) yol açtığını biliyor muydunuz? Bilimsel olarak osteoporoz, kemik kütlesindeki azalma ve kemik dokusundaki bozulma sonucunda kemikteki kırılganlığın ve yine kırılma riskinin fazlalaşması olarak ifade edilen bir çeşit iskelet hastalığıdır.

Daha önce obezitenin kemik mineral yoğunluğu üzerinde olumlu bir etki oluşturduğu kabul ediliyordu. Fakat son araştırmalarla bunun doğru olmadığı, aksine kemik oluşumundan sorumlu olan kemik iliği hücrelerinin yerine yağ hücrelerinin geçmesi ve bu yüzden kemiğin gücünü kaybetmesine sebebiyet verdiği tespit edilmiştir.

Aşırı kilolu ve osteoporozu olan kişilerde kemik iliği yağ oranı normalin çok üstünde çıkması bu durumla açıklanıyor. Bu da kemikte güç kaybına, kırık oluşma riskinin artmasına yol açmaktadır.

Günümüzde yapılan araştırmalarda kilolu kişilerde yüksek oranda yaşa göre kemik yoğunluğu azalması olduğu görülmektedir. Ayrıca hareketsiz yaşam şekli bulunan kadınlarda kemik mineral yoğunluğu kayıpları için risk taşımaktadır.

Bu yağlar aşırı kilolu olanlar da yeterli fiziksel aktivitenin azlığı kemikler üzerinde büyüme hormon düzeyinde azalışa neden olarak kemik mineral yoğunluğunun devamını engeller. Obozite oluşan yeni kemiklerin dokusunda daha çok yağ hücrelerinin birikmesine ve daha kırılgan olmasına yol açmaktadır.

Sonuç olarak kemiği eriten aktivitenin artışı oluşan yağ dokusunun kemik iliğinde daha fazla yer aldığı hipotezini ortaya koymuştur.

Bir bilgi. Yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda her gün tüketilen  5 adet kuru eriğin kemik erimesi riskini azatlığı tespit edilmiştir.
more »

Yeni Sezonun Getirdikleri

Uzun süredir derslerden başımı kaldıramamıştım ve bu sınavda başarıyı yakalayabilirsem kendimi ödüllendirme kararı almıştım. İşte o gün geldi ve izlenimlerimden arta kalanlar…                     
2014 ilkbahar/yaz sezonunun bu kadar renkli olması birçok insanı sevindirdi. Geçen yılda gökkuşağı renkleri hâkimdi ama bu yıl korkusuzca boy gösteriyor.                                                                 
Vitrinler sarı renkli çantalarla yılan derisi ve zebra deseni ayakkabılarla süslenmiş. Şeffaf görünümlü ayakkabılar ise gözlere hitap ediyor ve bütün kadınlara bir kez Külkedisi’nin cam ayakkabısını giyme imkânı sunuyor.                                                                                                                               
Şifon elbiseler, mini şortlar, uzun, renkli etekler, dantelli mini kollu siyah elbiseler, kalem formlu pantolonlar ve tulumlar, 2014 modasının revaçta kıyafetleri arasında.                                                    
Vitrinlerde alışılmış olduğu üzere tek renkli ve az detaylı kumaşların yerine, geometrik, dantelli, enine ve boyuna çizgili, baskılı desenler göze çarpıyor.      
 
Zımba desenlerini ayakkabıdan, çantaya, kıyafetten bilekliğe kadar birçok parçada görüyoruz.
Önünden geçerken kendimizi alamadığımız ayakkabı mağazaları ise ön plana sivri ve kısa topuklu olanları çıkarmış. Arka planda yine platformlu olanlar mevcut, babetler ise bu sezon gençlerin tercihi olmaya devam ediyor. 2014 ayakkabı modası, yedi rengi yansıtmakla kalmamış, bize çok farklı seçenekler sunmuş.                                                                                                                                 

Sadece renkler değil kesimler de çok cesur. Asimetrik kesimleri, kıyafetlerimizden, saçlarımıza kadar birçok şeyde görebiliyoruz. Asimetrik kullanımlar, kişilere de cesaret veriyor ve kalıplaşmış olanın dışına çıkarıyor. Siz de kendi kombininizi kendiniz yaparak fark yaratabilirsiniz.                                  

Bu kadar hareketli olan vitrinler, sizi heyecanlandırıp, yanlış seçimler yapmaya teşvik etmesin. Düşünmek için kendinize zaman, bütçenize şans tanıyın… 
more »

Esmer Güzeli Tatlısı


Hamuru için malzemeler:

Yarım paket kadar margarin

Yarım çay bardağı kadar şeker

2 adet yumurta (bir tanesinin akı, üzeri için ayrılmalıdır)

1 paket kabartma tozu

2 paket kakao

Alabildiği miktarda un

Üzeri için malzemeler:

1 adet yumurta

Şerbeti için malzemeler:

2 su bardağı kadar şeker

3.5 su bardağı kadar süt

Esmer güzeli tatlısının yapılışı:

Şeker, kabartma tozu, kakao, margarin, yumurta ve bir miktar un karıştırılarak hamur yoğrulur.

Şekli verilmiş olan tatlının üzerine yumurtanın akı sürülür ve çatalla süslenir.

Öte yandan, süt ve şeker ile şerbet de hazır hâle getirilir.

Soğuyan bu şerbet, fırından çıkan tatlıya dökülür.
more »

25 Eylül 2013 Çarşamba

Moda 2014 İle

Moda, değişikliği arama ve daha güzel olabilme arzusuyla topluma yerleştirilen yeniliklerdir. Birçoğumuz, modaya uyabilmek için büyük hatalar yaparız. Seçimlerimizi vücut hatlarımızı tanımadan yapabildiğimiz gibi, sırf revaçta diyerek aldığımız birçok ürünle de görsel kirliliğe sebep oluruz. 
Önce beden yapımızı tanımalıyız, sonra kusurlu olan bölgelerimizi geri plana alabilecek seçimler yapabilmenin tüyolarını öğrenmeliyiz.   

 
Enine ve boyuna tasarlanmış çizgiler, hiçbir zaman yok olmuyor. Bu sezon da fazlasıyla yer alacaktır. Farklı renklerdeki geometrik desenler, hacimli kıyafetler, payetler, metalik renkler, deri görünümlü ve baskılı kumaşlar 2014 ilkbahar yaz sezonunda bizimle olacaktır.                                                    
Etek modası, son yıllarda dönüş yaptı. Uzun, bol, kloş, yüksek belli ve kemerli olanları, en canlı renkleriyle bize merhaba diyecektir. Sarı, yeşil, mavi, kırmızı olarak tasarlanan renkler 2014 yaz renkleriyle bizi cesur olmaya davet edecek. Yüksek bel kalem eteklerle kombin yapılabilmesi amacıyla tasarlanan gömlekler, iş ortamında da şıklıktan ödün vermeyen kadınlara yardımcı olacaktır.          
Vitrinlerde tüm albeni ve renkleriyle bizi cezbeden ayakkabı trendinde sıra… Dolgu taban ve platformlar yine baş sıralarda yer alacak. Babetlerin tahtı bu sezon da sarsılamayacak. 2014 yaz sezonu cesur bir giriş yaparak, bunu en fazla renkli ayakkabılarda gösterecek. Simli, taşlı, çiçek ve zebra desenleri ile tasarlanan ayakkabılar, kombinimizi tamamlamada temel aksesuarlarımız olacaktır.                                                                                                                                                                        
2013’nin devamı niteliğinde bir yıl yaşatıyor 2014 yaz modası bizlere. Durağan yapılan kombine canlı renklerde seçilen bir çanta ya da plastik kordonlu bir saat ile dikkatleri üzerinize çekebilirsiniz.
more »